28 Eylül 2010 Salı

öyle bir geçer zaman ki

bazan bir film izler ya da bir resme bakar , bir şarkı dinler ağlarsın.
Aslında kendine ağlarsın...

2 Ağustos 2010 Pazartesi

Umut

Bir gün haykırarak bildireceğim gitmek istediğimi
Birgün anlatacağım bittiğini
kendime de.

o zaman toz pembe olacak dünya
ozaman birkez daha okuyacağım
en güzel şiirleri

ve ancak o zaman bulcağım gerçekten Belma Sebil'i

10 Haziran 2010 Perşembe

say ki gökyüzü hep böyle mavi
diyelim güneşde ısıtıyor inceden
say ki toprak hep az nemli
çiçekler yeşeriyor
her gece buzlu bir bira doluyor bardağına altın sarısı
yeşil erik her mevsim

Bir de yazdıkların okunuyor,
ekmek için dil dökmüyorsun,
eğmiyosun başını,
biliyorsun ki yanıyor yüreğinin ışığı.

hengi cennette bu sefahat bolluğu.

28 Mayıs 2010 Cuma

bu günü seviyorum bugün bugün en güzel gün

11 Nisan 2010 Pazar

şiir

insan hayatına neden son vermek ister...
yaşamadan gitmek için mi aşkı...
piyangodan para kazanmamak için mi ya da...
neleri bilmediğini daha fazla görmemek için mi ,
yoksa daha çok öğrenmemek için mi az bildiklerini
yeni dostluklar kurmamak için mi, martılara simit atmamak için mi ?
terasta çay içmemek, Akdeniz'de yüzmemek, Alpler'de kayak yapmamak için mi?
komşulara bir daha hiç gülümsememek, kedilere yemek vermemek,

İki kadeh şarapla Salacık sahilinden Kız kulesini el ele seyretmemek için mi...

Yeşil eriğin çıkacağı mevsimi iple çekmemek ,
kardan adam yapmamak, yağmurda hiç ıslanmamak için mi.


Ya da...
Yazdığı şu şiire bakıp
- ulan ne boktan olmuş -
dememek için mi...

29 Mart 2010 Pazartesi

kırık kalp, acı aşk, gri bulutlu hayaller.
yağmur altında bir tas su.
susuyorum.

28 Mart 2010 Pazar

haddi canımm...

bilemezsin sonraki on yılı ,on günü on saniyeyi
bilemezsin ...
yine de evrende en üstün varlık benim dersin..
bilemezliğini bilmeksizin...

sen nesin ve de nicesin diyemezsin...
desen de ne göreceksin
biraz duman , biraz uyku, çokça felsefe, birdolu boş şişe
Ve yığınla; kırılmış , çaresiz , boşlukta savrulan yapayalnız kalp...

otuzdört yaşında istanbulda bir bodrum kattında,
gecenin dörtbuçuğunda şiir yazmak
yani bu mudur özgürce yaşamak...

7 Mart 2010 Pazar

uyandığım hayat kimin.
hangi ben bu hayatı kabul etti.
hangi ben dirençte
gözümü açıyorum nerdeyim, yanımdaki adam kim, neden benim
çok uzakta bir kadın herşeyi benim, hergün gözyaşı dökebilir izin versem.
yakınımda ben ve boş bir hayal

bir akvaryum süsü gibiyim renksiz ve hareketsiz.
bir çığlıkla camların patlayabileceğine inansam bile ; camın buğusu bana dışarıdakileri öylesine büyük ve karmaşık gösteriyor ki, korkuyorum onlardan, olacaklardan
belli ki dışarıdan suyu berrak görüyorlar ama, kimsenin haberi yok içerideki kesif kokudan
uyusam gözlerimi hiç açmadan.
Uyusam ,derin denizin büyüsüne dağılsam.

3 Mart 2010 Çarşamba

değişim sandığımız şey bir geçiş aslında,

dönüşüm, bilindik bir rutinde,

zaman...

Kime göre geçiş sık ya da aralıkları geniş; bu görece

masamda kağıttan bir kedi, Treplev'in göl kenarında çürümüş boş sahnesi gibi

İçimde Bizi Çalışmak Kurtarır haykırışı,


Aynı çemberde uçan göl martısı diye imzalamak istiyorum bu yazıyı,

Sabah sabah Dört Mevsim dinlerken .

Doğum günün kutlu olsun Vivaldi ...

28 Şubat 2010 Pazar

Aşk büyük sağlam bir masanın üstünde durmakta.
Akıl duvara dayalı tahta bir merdivenin yukarıya yakın bilmem kaçıncı basamağında.
Bir güç gelip ellere sıçratamazsa, öyle asılı kalacak beden akılla aşk arasında duvarda.

23 Şubat 2010 Salı

boş...

boşluk iyidir. boş zaman , boş alan , boş bir kafa ya da boş kalp...
boşluk iyidir. doldurmaya ihtiyacın olduğu zaman.

12 Şubat 2010 Cuma

Detayların arasında yaşam , bir labirenttin ucundaki peynire ulaşmak kadar yalındır aslında

Yeter hedefini bildiğinde.

Karmaşıklaştıracak birşey yok.

2008 eylülünde yazılmış mardinde...

11 Şubat 2010 Perşembe

insan ölenle ölmez diyorlar ya... onlara cevap

Artık muhallebi kokusu aynısı değilse anneanemin yaptığının, ya da hiçbir çakır keyif ihtiyar yaşartamıyorsa gözümü dedem gibi, hayatta sayılır mı aynı ben?
Benim güzel sevgilim hatırlamak istemiyorsa artık çocukluğunu ya da
kalbine ağır gelen sevgiyi akıtamıyorsa başkasına ve yoruyorsa bedenini eşini kaybeden soylu kadın...
İbrahim amca alıp götürmedi mi kendine güvenli mağrur ve hayata bağlı güzel Emeli'ni ...

Yine diyorsunuz ki ölenle ölünmez öyle mi...
Ama ölünebilmeli...

10 Şubat 2010 Çarşamba

ipten düşmekte olan bir cambaz gibiyim bugün.boşluk basınç ve eksik kalanın ağırlığı kalbimde ve göz kapaklarımda . yere değmeyen ayaklarım, yerinden kesilmiş, nasır tutmuş tabanlarım.mavi gri boşluk, bir dolu sarhoşluk, yere çakılmayacağıma inandıran aptalca bir umut,
uzakta ipler , denge uzakta , bir bulutun üstüne otursam diyorum kalsam
arafta.

20 Ocak 2010 Çarşamba

Çehov ya da Cameron

maşa'nın bitmez tükenmez kuyruğu olan elbisesi kırmızıymış gibi geliyor bana.kök çakra sorunları yaşadığımdan olabilir mi ?bitmez tükenmez kök çakra sorununu çözebilseydi insanoğlu bugün Pandora'ya taşınma hayalleri kurmazdık hiçbirimiz.kuruklu elbisemizi sürüklemeye alışmıştık biz,olmayıversin ikranlarımız.hem bir ikran bulup uçsam da ne yazar , bana torukmacto ağır gelir.Ne de olsa tenim mavi değil ...

hoş geldiniz, hoşgeldim, hoşum ...